Toskana ( Toscana ) Rüyası

Bu yazımda Toskana Rüyası başlığına karar verdim çünkü İtalya'daki gördüğüm beni en çok heyecanlandıran bölge burasıdır. Doğanın ve tarihin bir arada olduğu bu rüya, aynı zamanda da sanki o İtalya'nın kalabalık şehirlerinden çok uzakta başka bir dünyada gibi hissettiriyor insana kendisini. 


Floransadan ( Firenze ) kiraladığımız araba ile çıkıyoruz yola ve Toskana ( Toscana ) maceramız başlıyor böylelikle. Araba kiralamak diğer alternatiflere göre en uygunu geldi bize her açıdan. Hele ki 2 kişiden fazlaysanız ya da bölgeyi eni boyu gezelim diyorsanız, kesinlikle araba derim. Kalacağımız yer Certaldo kasabasında yani Floransaya yaklaşık 1 saat uzaklıkta fakat biz o bir saati 3 saat yaptık mı? Yaptık tabii :) Nasıl mı? Bu Toskana öyle bir yer ki, yolda durmadan gitmek mümkün olmuyor. Sık sık şarap imalatı yapılan tarihi kaleleri görüyorsunuz, her yer üzüm bağlarıyla çevrili ve şarap tadımı yaptırıyorlar, kendi imalatları olan zeytinyağlı köy ekmekleriyle. 


Certaldo'ya varıyoruz. Certaldo kasabası hala eski kasabaların izlerinin kaldığı, küçük, tarihi, şirin bir kasaba. Akşam olunca kasaba rengarenk oluyor. Kadınların el işi standları, çocukların yolda oynadığı ( kasaba içinde çoğu yerde araba geçmiyor ), küçük ama lezzetli dondurma dükkanları ile insanın yerleşmek isteyeceği şirin bir kasaba burası. Yolunuz düşerse muhakkak tavsiyeler arasında. Tabii feniküler ya da araba ile ulaşabileceğiniz bir de tarihi ama mükemmel güzellikte bir kale içinde eski Certaldo şehri var ( Certaldo Alto ). Bundan sonraki duraklarımız olacak olan diğer Ortaçağ kaleleri gibi turistik bir yer değil burası. Daha kendi halinde ama gidince dönmek istemeyeceğiniz bir şehir. Özellikle gün batımını izlemek müthiş. Birkaç pizza kafeleri var ve kale sakinleri kendi halinde hayatına devam ediyor. 


Ertesi gün çıkıyoruz yola. Nereye mi? Certaldo'ya yaklaşık 40 km uzaklıktaki Siena'ya :) Aslında Toskanada gideceğimiz neredeyse her yer aynı uzaklıkta. Bu yüzdendir ki kalacağımız yer olarak Certaldo'yu tercih ettik. Lokasyon olarak tam ortada her yere yaklaşık aynı uzaklıkta. Neyse gelelim diller destan Siena'ya. Her yerde olduğu gibi arabayı Siena'nın dışına park ediyoruz 5-10 dk yokuş çıktıktan sonra. Bu tarihi şehre giriş devasa eski kale kapısından yapılıyor. Çok enfes gerçekten. Çiçeklerde bezenmiş tarihi binaların arasından geçerek bir üniversiteye rastlıyoruz. "Universita Degli Studi" çok eski bir binada bulunan bir üniversite. İç dekorasyonu olduğu gibi ortaçağ figürleriyle, yağlı boya ile resmedilmiş. Burada okuyan öğrencilerin ne kadar şanslı olduğunu söylemeden çıkamadım doğrusu. 


Üniversite binasından kısa süre sonra Piazza del Campo yani Campo Meydanına çıkıyoruz. Görkemli katedrali karşılıyor bizi önce. Sonra küçük meşhur dondurma dükkanları ve restaurantlarıyla karşılaşıyoruz. 


Meydanın ortasında kocaman, müthiş tarihi havuz büyüleyici doğrusu.


Diğer ara sokaklarında ise hediyelik eşya dükkanları var. Bir de burada en eski kahveci dükkanlarından birinin bulunduğunu belirteyim. Caffe Fiorella - Torrefazione. Hiç kahve sevmeyen biri olarak, severek içtiğim tek kahveydi diyebilirim. 


Evet sıradaki durağımız, Monteriggioni. Aslında planımızda burası yoktu fakat ilk gün şarap tadımı için girdiğimiz ve uzunca hoş sohbet ettiğimiz kaledeki arkadaşın tavsiyesiyle plana dahil oldu fakat gittiğimiz gün, orada düzenlenen bir konser nedeniyle içeriye giriş yoktu malesef. Ben de oradaki nefis lavantalarla arabayı mis gibi kokutmakla yetindim :) Planlı olmak iyidir fakat, seyahat ederken birçok sürprizle karşılaşabiliyorsunuz. Hele bir de Toskana gibi bir bölgede sürpriz bitmiyor. Yemyeşil doğada ilerlerken birden gördüğünüz yeni bir tabelanın macerasına atılabilmeniz büyük olasılık. 


Sonra geldik Siena'nın bir kasabası olan ünlü ortaçağ kasabası San Gimignano'ya. UNESCO Dünya mirasları listesinde yer alan bu görkemli kasaba tepede ışıl ışıl parlıyor. Benim en çok bayıldığım şey dondurması tabiki yine. Dünyanın en iyi dondurması seçilmiş dükkanları var ve gerçekten çok lezzetli dondurmaları var. Hediyelik dükkanları biraz pahalı Siena'ya göre fakat acele etmezseniz orijinal şeyler bulmanız mümkün. Ahşap sanatının yapıldığı dükkanlar var. Ahşaptan el işi ne ararsanız bulabiliyorsunuz. Bakımının Nasıl yapılacağını da detaylı şekilde size açıklıyor ahşap ustası. Bir de San Gimignano'nun beyaz şarabı meşhur. Yaz aylarında genellikle kurulan standlarda tadabiliyorsunuz. 


Dönüşte de şöyle bir Toskana manzarası seyretmeden gidilmez o halde :) 


Bir diğer gün ise, Pisa Kulesi ve çevresine ayırdık. Doğrusu Pisa Kulesi bu adı geçen mükemmel yerlerin en popüler olanı çünkü ismi en çok duyulmuş olanı. Çok hevesli gittiğimi söyleyemem ama gittikten sonra da ilk ve son dediğimi hatırlıyorum. Nedeni ise, aşırı kalabalık ve sıcak olmasıydı. Fakat eğer ki oralara gitmişseniz tabiki bir kez de olsa görmek gerek meşhur Pisa kulesini. Arabayı olabildiğince uzağa park edip yürümenizi tavsiye ederim. Çünkü gerçekten bu gibi turistik yerlerden çıkış yapmak insanı gittiğine pişman edebiliyor. 


Kulenin hemen yanı başında da bir kaç müze bulunmakta fakat kalabalıktan girmek güç. Pisa Kulesinin hemen önündeki hani şu her gidenin parmağını, elini kolunu şekilden şekilde soktuğu yeşil alanı görüyoruz ve hemen dikkatimizi bu tabela çekiyor, sonra bir gülme alıyor bizi :)) "do not walk on the grass!" 


Hemen koşarak uzaklaşıyor ve yine sürpriz tavsiye üzerine Castiglioncello Plajını bulmaya doğru yol alıyoruz. Yaklaşık 30 dk sonra vardık. Ormanlık bir alan içerisinden kayalıklardan inerek deniz kenarına vardık. Deniz'e girmeden gitmeyelim dedik fakat burada anlatıldığı gibi bir plaj bulamadık :)) Çok kalabalıktı su ise tertemizdi.Fakat hemen yanımızda Deniz Anası yakalayan bir çift görünce, suya ayaklarımızı sokarak yetindik :) 


Evet aslında Toskana bölgesinin gezmek ve anlatmakla bitmesi mümkün değil. Gerçekten bir kere de olsa gidilip görülmeye değer bir yer. Bundan sonraki yazımda İtalya turuna devam der, seyahatinizin bol olmasını dilerim :) 

Sevgiler,







Yorumlar

Popüler Yayınlar